Gereksiz Bir Ritüel: Öğretmenler Günü Dünya üzerinde şu ya da bu adla kutlanan o kadar gün var ki saymakla bitmez Hatta bir yıl 365 değil 465 gün olsa yine de yetmez. Bu günlerin bir kısmı öylesine anılıp geçilirken bir kısmı daha bir üzerine basılarak kutlanır hatta kutsanır. Bir kısmı hatırlanmaz bir kısmı da unutulmaz. Mesela 8 Mart Dünya Kadınlar Günü unutulmaz. Etkinlikler kutlamalar yapılır. 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü ise ancak ilgili ve görevlileri ilgilendirir. Ülkemizde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı geniş çaplı etkinliklerle kutlanırken, Dünya Çocuk Hakları Günü pek önemsenmez. 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanır. Bu tarih ülkemizde çok kimsenin umurunda olmaz. Bunun yanında 12 Eylül darbesinin kenar süsü olarak kutlanmaya başlanan 24 Kasım Öğretmenler Günü adeta kutsanır ülkemizde. Darbelerin ve darbecilerin izlerini her noktadan silmekte yarışanlar öğretmenler gününü kutlamada yarışıyor. Hem de ne kutlama hadi gel bakalım öğretmen gününü kutlayacağız, hazırlığını yap eksiksiz. Sunucu sensin. Tören komutanı sensin. Yarışmalar düzenle. Bir öğrenciye şiir, birine kompozisyon yazdır. Resim de yaptır. Değerlendirme jürisi de siz olacaksınız haberiniz olsun. Peki ne oluyor kutluyoruz da? Öğretmenlerin kangren haline gelmiş sorunları mı çözülüyor? Neredeyse yüzde otuzu aşan vergi yükleri mi hafifliyor? Öğretmenlik meslek yasası mı çıkıyor? Öğretmene uyuglanan şiddete karşı bir tedbir mi alınıyor? Çakılı, sözleşmeli öğretmen atamasından vaz mı geçiliyor? Öğretmenlerin aile bütünlüğü mü sağlanıyor. Öğretmenin kaybolan itibarı mı geri geliyor? Soruyorum en son kutlanan ve kutsanan 24 Kasımdan sonra daha iyiye giden ne var öğretmen için? Neşe, Aybüke, Necmettin, Abdülkadir, Rıfat ve teröre kurban verdiğimiz onlarcası, yüzlercesi. Rahmetle, minnetle anıyorum.