DİNGO’NUN AHIRI!

18 Nisan 2020 Cumartesi 11:25

Geçmişten beri turizmin ekonomi için tek kurtarıcı olarak görülmesine karşı oldum.

Bir ülke ya da bölge için alternatif bir gelir kapısı, ek bir ekonomik katkı olabilir o kadar.

Koronanın en çok etkilediği sektörlerden biri turizm.

Önümüzdeki günlerde kapalı olan bazı yerler açılacak, yavaş yavaş hayat normale dönecek ama bunu turizm sektörü için söylemek oldukça zor.

Tabii yaşananlardan, sıkıntılardan doğa ve yayla ‘durizmi’ de nasibini alacak maalesef.

Elbette turistik tesisler, oteller, moteller, tatil köyleri açılacak.

Gelin görün ki bundan önceki yıllarda yüzde yüze yakın doluluk oranları belki yarıda kalacak.

Bu sektörde çalışan da işveren de zorlanacak tabi.

Buradan geleceğim yer yaşadığım bir tecrübe.

Artık yarım asrı geride bırakmış birisi olarak kişisel tecrübelerimden bahsetme hakkına sahibim.

Malum benim yaş grubumda sokağa çıkma yasağı yok.

Hal böyle olunca zaman zaman köyüme gider yakınlarıma sosyal mesafeye dikkat ederek hal hatır sorarım.

Sonra kendimi dinleme, dinlenme, doğayı hissetme fırsatı bulduğum, biraz daha uzak bir yere; ağaçların boy boy sıralandığı, kuşların adeta ses yarışması için hünerlerini sergilediği, yağmur ve eriyen karın etkisiyle çoğalan suların yerli yersiz her taraftan şırıltısını duyurduğu bir yere, Kahveırmağı’na atarım.

Yine güzel bir günde oradayım.

Güneşin kendini göstermekte oldukça cimri davrandığı Tonya’nın bir köşesi burası, fazla ayakaltında olmayan bir yer.

Nadir güneşli günlerden biri, ikindi sonrası.

Doğanın sesini bozan, huzurunu kaçıran patlama sesleri geliyor arka arkaya.

Kimi patlamadan sonra da neredeyse başımın üzerinden geçen ıslık sesleri.

Biraz ara verince ‘yapmayın, burada insanlar var, ne yaptığınızı sanıyorsunuz?’ diye bağırıyorum, avazım çıktığı kadar.

Yine devam ediyor, pervasızca!

Bu sefer bağırtılarıma daha farklı ifadeleri de ekleyerek sesin geldiği yöne doğru hızlı adımlarla ilerliyorum.

Biraz yürüyerek vardığım yerden elli metre uzakta bir grubun büyükçe bir kaya parçasını kendilerine masa yaparak etrafında ayaküstü toplandıklarını görüyorum.

Kendilerine hitaben biraz arkada evimin bahçesinde olduğumu silah seslerinden ve mermilerin tepemden geçerken çaldığı ıslıktan rahatsız olduğumu söylüyorum.

‘Pardon’ diyorlar.

‘Biz yere atıyoruz, tehlike yok’ diyorlar. Ben de dönüyorum.

Dönerken de ‘bir tane iki tane patlattınız yeter, bu kadar abartmaya gerek yok’ diyorum, duyacakları şekilde.

Eve döndükten bir süre sonra iki kişi yaklaşıyor ağaçların arasından.

Selam vererek ‘özür dilemeye geldik’ diyorlar.

Ben de ‘özür dilenecek bir şey yok, yaptığınız doğru değil, ayrıca ben mahalleden gençler sanmıştım ama sizi tanıyamadım’, diyorum.

Kendileri de bana Beşikdüzü’nden geldiklerini, Kadıralak’tan dönerken çocuklar istediği için bu şekilde davrandıklarını söylüyor.

Şaşkınlık ve hayretim daha da artarak sözüme devam ediyorum: ‘Ben Beşikdüzü’ne gezmeye gitsem orada kafama göre silah sıkacak, mermi atacak yer bulamam, tepe nerede, çukur nerede bilemem, korkarım insanlara, canlılara zarar vermekten’, diyorum.

Bunun üzerine muhataplarımdan biri emekli asker olduğunu, garantili(!) silah sıktığını, acemi olmadığını söylüyor.

Anlayacağınız aşağısı sakal, yukarısı bıyık misali.

Emekli asker silahın ne anlam ifade ettiğini, ne zaman hangi şartlarda kullanılması gerektiğini çok iyi bilmesi lazım diye beklerken en yanlış hareketi yapıyor.

İlk tepkimde yere attıklarını (silah sıktıklarını) sonraki konuşmamızda ise attığını vurabildiğini, garantili attığını söylüyor.

Anlayacağınız beni de bahçedeki armut ağacına tünemiş baykuşu da Allah koruyor.

Dostlar, ben böyle turizm istemiyorum.

Nasıl davranması gerektiğini bilmiyorsa gelen, bulunduğu yeri ‘Dingo’nun ahırı’ gibi görecekse gelmesin.

Sadece bu ‘misafirler’ mi böyle sorumsuz davranıyor?

Elbette hayır.

Kendimi doğanın içinde kendimi dinleyebileceğim, içime bir yolculuk yapabileceğim bu yerde silah sesleri öğleden sonra başlayıp akşama kadar devam ediyor.

Hepsi birbirinden farklı nota değerlerine ve tınıya sahip, kurda, kuşa, canlıya, cansıza huzursuzluk veren sesler bunlar.

Aynı yerde başka biri olsa kendini bir çatışmanın içinde sanır.

Bu arada bu işin bir de maliyeti var.

Sanırsınız cephaneliği var bu davranışları tercih edenlerin.

Son zamanlarda yaşadığımız pandemi süreci diğer işlerin aksamasına mı neden oluyor bilemiyorum ama bu kadar rahat olmamalı bu işler.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Mustafa Salim
Onemli bir husus, güzel bir betimleme ile okuyucunun istifadesine sunulmuş. Kaleminize sağlik.